Öne Çıkan Yayın

27 Şubat 2024 Salı

Not Defterim -2009

 Zamanın iki boyutu var.

Uzunluğunu güneş

Derinliğini tutkular belirler

Ömer Hayyam (Amin Maalouf-Semerkant)


Zamanın kaybolduğunu bilenler

En çok acı çekenlerdir

Dante - İlahi Komedya


 Prof. Ernst Hirsch’in, 1939’da toplanan ilk Maarif Şûrası’ndaki sözleri:

- Türklerin eğitimde iki büyük kusuru var: Üniversiteyi yüksek lise sanıyorlar... Ve, Türkler öğrenmeyi ezberlemek sanıyorlar, araştırma zihniyeti çok zayıf...

Bugün çok mu farklıyız?


Hayalleri ve gelecek planlarını insanlar üzerinde değil, amaçlar üstüne inşa etmek gerekir. Çünkü insanların hayatları birçok değişkenle örülmüştür. Diğer yandan, insan ana hayalini veya gelecek planını kaybettiğinde, deyim yerindeyse iki numaralı olana geçmelidir. Ama yaşamında B ve C planları olmayanlar, bu durumda ne yapacaklarını bulamazlar.



Susuzlar cihanda nasıl su ararlarsa

Su da susuzları arar.

Su bizi arar eğer susuzluktan yanıyorsan

Su isteme, susuzluk elde etmeye bak.

 Mevlana C. Rumi




 

5 Nisan 2023 Çarşamba

Mutlu Olma Sanatı (Bertrand Russell)

 


Mutlu Olma Sanatı (Bertrand Russell)




Mutlu Olma Sanatı Bertrand Russell’ın iyi bir yaşam sürmek isteyenlere sunduğu bir reçetedir. Kişisel Gelişim kitaplarının vermeyi vaat ettiği ama veremediği mutluluk sırlarını açıklar. Russell’a göre mutluluk birtakım insanların bizim elimizden alabileceği temel insan haklarından biri değildir. Kişi mutluluğa başkalarını suçlayarak değil, belirlediği hedeflere erişmek için mücadele ederek ve bu mücadele sırasında eğlenerek ulaşır. Üstelik kişi bu mücadeleyi iç dünyasına değil, sosyal yaşamına dönerek vermelidir.

Deyim yerindeyse, Mutlu Olma Sanatı, kişisel gelişim vaat eden bir popüler felsefe kitabıdır. (Tanıtımdan)

Bu kitap ne bilim insanları için yazılmıştır, ne de pratik bir problemi sadece söz konusu edilecek bir şey sayanlar için. Önünüzdeki sayfalarda ne bir felsefe, ne de geniş bilgi vardır. Amacım, sağduyu ürünü olduklarını düşündüğüm görüşleri burada bir araya getirmektir. Okura sunulan reçeteler üzerindeki savım da, bunların deneyimlerim ve gözlemlerimle doğrulandıkları, bir de bunlara uygun hareket ettiğimde mutluluğumu artırdıklarıdır. Bu bakımdandır ki, mutluluğun tadını çıkarmak yerine mutsuzluk acısı çeken, kadın-erkek birçok kişinin, durumlarını anlayıp kurtulma yollarını bu kitapta bulabilecekleri umudunu beslemekteyim. Şuna da inanmaktayım ki, bu kitabı yazmama yol açan iyi niyet gibi doğru yönde harcanacak bir çabayla birçok kişi mutluluğa kavuşabilir. B.R. -Önsöz



Mutluluk işte ve ilişkilerde dışa dönük bir tutum izlenerek elde edilir ve kişinin kendi içine dönmesiyle, endişe ve korkulara teslim olmasıyla kaybedilir. Sayfa  6


************************************

Mutluluğa hayatla ve dünyayla aktif şekilde dışa dönük bir tutum takınarak mücadele etmekle ulaşılacağını anlamak için, mezardan çıkmış bir hayalete kulak vermeye gerek olmadığını söyleyecek kinikler her zaman olacaktır. Sayfa  7

************************************

Hayvanlara bakıyorum da Ben de hayvanlaşıp onlar gibi yaşayabilirim diyorum, hepsi kendi aleminde, huzur içinde. Durumlarından sızlanmazlar, kan ter dökmezler, Karanlıkta gözleri açık oturmuyorlar ve ağlamıyorlar günahlarına, tanrı'ya olan borçlarını konuşup midemi bulandırmıyorlar, Hepsi hoşnut, hiçbirinin mal hırsıyla gözü dönmüş değil, Ne biri diğerinin önünde diz çöker, ne de binlerce yıl önce yaşamış kendi türünden birinin, Hiçbiri dünyanın en mutsuzu değildir ya da en saygı değeri. WALT WHITMAN Sayfa  8

************************************


Benim amacım, uygar ülkelerdeki insanların çoğunun, görünür hiçbir dış nedeni olmadığından kaçınılmaz sanıldığı için katlanılması çok zor olan her günkü mutsuzluklarına çareler önermektir. Ben, bu gibi mutsuzlukların daha çok hatalı dünya görüşlerinden, hatalı ahlâk kurallarından, yanlış yaşama alışkanlıklarından kaynaklandığına inanıyorum, çünkü bütün bu yanlışlıklar, insan ya da hayvan mutluluğunun temeli olan şeylere doğal hevesin ve iştahın yok olmasına yol açarlar. Sayfa  11

************************************


dini yaşamın günlük uğraşıları benliğini unutturuncaya kadar kişi mutlu olamaz. Dinden ileri geldiği sanılan mutluluksa, temizlik işçiliğiyle de elde edilebilir; tabii kişi bu işte çalışmak zorunda olmak koşuluyla. Sayfa  12


**************

Çünkü kişi içten içe, çocukluğunda öğretilen yasakları hâlâ yasak saymaktadır: Sövmek kötüdür, içki içmek kötüdür, sıradan iş kurnazlıkları kötüdür ve hepsinin üstünde cinsellik kötüdür. Kişi, bunların hiçbirini yapmaktan geri kalmaz ama kendisini alçalttıkları için zehirli zevkler olduklarını düşünür. Sayfa  13

************************************

Bunları yanlış yola saptıran şeyse, elde edilmesi mümkün olmayana, örneğin anneye ya da anne yerini tutacak bir şeye bağlanmaları ve saçma sapan ahlâk kurallarının küçük yaşta zihinlerine kazınmış olmasıdır. Anaal "lekesizlik"in bu kurbanlarının mutluluğa kavuşmak için atacakları ilk adım, çocukluk inançlarından ve bağlarının baskısından kurtulmak olmalıdır. Sayfa  13

************************************


Kendisine tutkun olan, kendisini günahkâr gören tipin tam karşıtıdır; eğilimi kendine hayran olmak, başkalarının da hayranlığını kazanmaktır. Sayfa  13

************************************


Birçok kadında, özellikle zengin sosyete hanımlarında, aşkla sevme eğilimi kalmamış, bunun yerini bütün erkeklerce sevilme isteği gibi zorlu bir istek almıştır. Bu tür bir kadın, herhangi bir erkeğin sevgisini kazanıp da bundan emin olduğunda, o erkek artık onun işine yaramaz. Sayfa  14

************************************


Yalnız kendisiyle ilgilenen, hayran olunmaya değer değildir ve ona hayran da olunmaz. Bu nedenle, dünyadaki işi-gücü dünyayı kendisine hayran etmek olan bir insanın bu amacına ulaşma olasılığı bulunmaz. Ulaşsa bile tam anlamıyla mutlu olmasına olanak yoktur, çünkü insanların içgüdüleri hiçbir zaman tamamen bencil değildir; bu nedenle kendine tutkun olan, kendisini yapay bir biçimde sınırlandırmaktadır. Sayfa  14

************************************


Kibir, belirli bir noktadan sonra işten alınan zevki öldürür, bunun sonucu olarak da umursamazlığa ve can sıkıntısına yol açar. Sayfa  14

************************************


Kibir, belirli bir noktadan sonra işten alınan zevki öldürür, bunun sonucu olarak da umursamazlığa ve can sıkıntısına yol açar. Kendini beğenmenin kaynağı genellikle çekingenlik ve sıkılganlıktır; bundan kurtulmanın çaresiyse, kendine saygının artmasıdır. Ama bunun da yalnızca dış ilgilerle uğraşılar sonucunda kazanılan başarıyla elde edilmesi gerekir. Sayfa  14

************************************


Megaloman (kendini büyük görme hastası) sevimli olmaktan çok güçlü olmak, sevilen değil de korkulan olmak istemesi bakımından kendine tutkun olan hastadan ayrılır. Sayfa  15


************************************   

İktidar aşkı, tıpkı gurur gibi, insan doğasının güçlü bir öğesidir ve bir dereceye kadar hoş görülebilir; yalnız aşırı olduğu ya da gerçeğe değil hayale dayandığı zaman üzücü olur. İnsanı ya mutsuz ya budala, hatta hem mutsuz hem budala yapar. Sayfa  15

************************************


Büyük İskender, hayal ettiklerini gerçekleştirebilecek yeteneklere sahip olmakla birlikte, ruhbilim yönünden bir megalomandı. Hayallerini gerçekleştirdikçe daha büyük, ulaşılması olanaksız hayaller kurmaya başladı. Bilinen fatihlerin en büyüğü olunca kendisinin Tanrı olduğuna inanmaya başladı. Acaba mutlu bir adam mıydı? Sarhoşluğu, çılgınca öfkesi, kadınlara karşı soğukluğu, Tanrılık savı da gösteriyor ki mutlu değildi. Sayfa  15

************************************


Hiçbir insanın gücü sınırsız olamayacağı için, doyumsuz olanlar eninde sonunda aşamayacakları engellerle karşılaşacaklardır. Sayfa  15

************************************


Şu halde politik baskıyla psikolojik baskı el ele gitmektedir. Ve nerede psikolojik baskı varsa, orada mutluluk yoktur. Ölçülü güç, mutluluğu artırabilir, ama amaç olarak benimsenirse, dışımızda olmasa bile içimizde mutlaka felâkete yol açar. Sayfa  16

************************************


Akıllı adam, koşulları elverdiğince mutlu olur ve evreni anlamaya çalışırken acı duymaya başladığı noktada, başka düşüncelere geçer. Sayfa  17

************************************


Varlıklı bir adam her şeyin boş olduğu duygusuna kapılabilir, çoğunlukla da kapılır, ama bütün parasını yitirince, yemeğin nereden geleceğini düşünmeyi hiç de hoş bulmaz. Bu duygu, doğal gereksinimlerin çok kolaylıkla karşılanmasından doğar. İnsanoğlu, diğer yaratıklar gibi, belirli derecede bir hayat mücadelesine kendisini uydurmuştur ve Homo Sapiens zenginlik sayesinde, çaba harcamadan tüm heveslerini yerine getirebildiği zaman, yaşantımdaki bu çaba eksikliği, mutluluk için gerekli bir öğenin ortadan kalkmasıdır. aşırı olmayan bir istek duyduğu şeylere kolayca kavuşabilen birisi, "isteğin karşılanması mutluluk getirmez" hükmüne varır. Sayfa  19

************************************


Benim savım şu ki, başarı mutluluğun sadece bir öğesidir ve eğer diğer öğelerin tamamının feda edilmesi pahasına elde edilmişse, çok pahalıya mal olmuş demektir. Sayfa  33

************************************


Tekdüze sayılabilecek bir yaşama katlanma becerisi çocuklukta kazanılır. Bu konuda modern anne-babaların suçu büyüktür; çocuklarına birbirlerine benzeyen günler geçirtmenin önemini kavrayamadıklarından, onlara sinema, tiyatro ve iyi yiyecekler gibi pasif eğlenceler sağlarlar. Sayfa  42

************************************


Biz, ne düşünürsek düşünelim yeryüzü yaratıklarıyız; yaşamımız dünya hayatının bir kısmıdır ve besinimizi, tıpkı diğer canlılar gibi yeryüzünden sağlarız. Yeryüzünün temposu yavaştır; güz ile kış, ilkbahar ile yaz kadar, hareket ve hareketsizlik de gereklidir. Bir çocuğun, ergen kişiden de fazla dünyadaki hayatın akışı ve dalgalanmaları ile bağını koparmaması gerekir. İnsanın yapısı doğadaki oluşlara uyum göstermiştir. Sayfa  43

************************************


Akıllı insan, sorunlarını gerektiği zaman düşünür; başka zamanlarda ise başka şeyler düşünür; gece hiçbir şey düşünmez. Sayfa  47

************************************


Beynin düzenli çalıştırılabilmesi durumunda hem mutluluğun, hem de yeteneğin artışı, insanı şaşırtacak kadar büyük olur; düzenli çalışan bir bejin de herhangi bir sorunla gerektiği zaman yeterince uğraşır; her an ve boş yere uğraşmaz. Güç ya da endişe verici bir karar alınması gerektiğinde olanca aklınızı o iş üstünde toplayıp kararlarınızı verin, karar verdikten sonra da, yeni bir gerçekle karşılaşmadıkça, o karan yeniden gözden geçirmeye kalkışmayın. Kararsızlık kadar yorucu ve yararsız bir şey yoktur. Sayfa  47

************************************


Oldukça zor bir konuda yazı yazacağım zaman, birkaç saat ya da birkaç gün o konuyu çok büyük bir yoğunlukta (gücümün yettiği en büyük yoğunlukta) düşünürüm; sonra işi sürdürmesi için bilinçaltıma emirler veririm. Birkaç ay sonra konuyu bilinçli olarak yeniden ele aldığımda işin tamamlanmış olduğunu görürüm. Bu yöntemi bulmadan önce, aylarca hiçbir ilerleme kaydedemez, üzülür dururdum, üzülmek de çözüm getirmediğinden aylar boşuna geçerdi; oysa şimdi, o ayları başka işlere ayırabiliyorum. Sayfa  50

************************************


Ve demokratik kuramlara hareket enerjisi veren de hiç kuşkusuz çekememezlik tutkusudur. Kendisini halka adadığı için herkesin saygısını kazanmış olan Bayan Roland'm anılarını okuyun. Göreceksiniz ki, son derecede ateşli bir demokrat olmasına yol açan neden, ne zaman bir soylunun şatosuna gitmişse, hep hizmetçiler dairesine kabul edilmiş olmasıdır. Sayfa  54

************************************

Sıradan insan kişiliğinin özellikleri içinde çekememezlik en kötüsüdür; çekememezlik, yalnız kötülük yapma eğilimine yol açmaz, kişiyi mutsuz da eder. Çekemez olanlar, kendilerinin olanlardan sevinç duyacaklarına başkalarının elindekiler yüzünden acı çekerler. Sayfa  55

************************************


İyi ki, insanda bu duyguyu etkisiz kılacak başka bir duygu, hayranlık duygusu da vardır, insanoğlunun mutluluğunu artırmak isteyenler, çekememezliği azaltıp hayranlığı artırmaya çalışmalıdırlar. Sayfa  55

************************************


kadınlar ve erkekler için çekememezliğin ilacı mutluluktur; işin güçlüğü, çekememezliğin mutluluğa büyük bir engel oluşundadır. Sayfa  56

************************************


Benim iki katını aylık alan da, kendisinin iki katı aylık alanı düşünerek acı çekmekte ve bu böylece sürüp gitmektedir. Şan ve şeref istiyorsanız Napolyon'a imrenebilirsiniz. Ama Napolyon da Sezar'ı çekemiyordu, Sezar İskender'i, İskender de hiçbir zaman yaşamamış olan Herkül'ü çekemiyordu denilebilir. Sayfa  57

************************************


Hazların tadını çıkararak, işinizi yaparak, belki de yanlış olarak daha talihli olduklarını düşündüklerinizle kendi durumunuzu karşılaştırmaktan kaçınarak çekememezlik duygusunu yok edebilirsiniz. Sayfa  58

************************************


Bugünkü haliyle uygar insanoğlu nefrete dostluktan daha fazla eğilimlidir. Nefrete eğilimlidir, çünkü yaşamından hoşnut değildir, çünkü yaşamın anlamını yitirdiğini, dünya nimetlerinin tadını başkalarının çıkardığını kendisinin bir çoğundan yararlanamadığını hissetmektedir. Uygar insan yaşamındaki hazlarla eğlencelerin toplamı hiç kuşkusuz ilkel topluluklardakinden büyüktür, ama aynı zamanda başka neler yapılabileceği de çok iyi bilinmektedir. Sayfa  61

************************************


Gerçekten doyurucu olan mutluluklar, yeteneklerin tam olarak kullanılabildiği ve dünyanın doğru olarak algılanabildiği şartlarda mümkün olur. Sayfa  71

************************************


(ABD'nin bazı eyaletlerinde bu yasak vardır ya da bir zamanlar vardı). Bunlar elbette sigara içmeyen ve başkalarının tütünden zevk almaşını çekemeyenlerdir. Sayfa  75

************************************


Bu örneklerin gösterdiği dört gerçeği yeterince anlayabildiğimizde işkence korkusuna karşı korunabiliriz. Bunlardan birincisi: Davranışlarınızın asıl nedeni, size göründüğü gibi yardımseverlik değildir; bunu unutmayın. İkincisi: Yeteneklerinizi gözünüzde büyütmeyin. Üçüncüsü: Kendinize duyduğunuz ilgiyi başkalarından aynı düzeyde beklemeyin. Ve dördüncüsü de: İnsanların çoğu, işkence yapmayı isteyecek kadar sizi düşünmezler. Sayfa  76

************************************


En erdemli olanların büyük çoğunluğunun davranışları bile, kendi çıkarlarına yönelik güdüler taşır. Ama buna üzülmemek gerekir, çünkü böyle olmasaydı insan türü devam edemezdi. Sayfa  77

************************************


Bazen büyük bir özveri bile normal görülebilir, ama doğal görülmeyen özverilerde bulunulmamalı ve özveride bulunmayan hiç kimse de suçlanmamalıdır. insanlar çoğunlukla, hasta bencilliğin sınırları aşmasına, normal egonun sağlıklı tepki vermesinden rahatsız olurlar. Sayfa  79

************************************


Dördüncü gerçek de, başkalarının sizi düşünmeye, sizden daha az zaman ayırmalarıydı, işkence korkusu delilik derecesinde olan, herkesin işlerini güçlerini bırakmış, gece-gündüz kendisine kötülük etmek için uğraşmakta olduğunu sanır. Daha akıllı olan işkence manyağı da, her davranışın kendisine yönelik olduğunu düşünür. Böyle düşünmek, tabii gurur vericidir. Sayfa  79

************************************


Hepimiz bunları çocukluğumuzda denemiş, ama nedense olgun bir adam için uygun olmadıkları kanısını edinmişizdir. Bu düşünce hatalıdır, çünkü başkalarına kötülüğü dokunmayan her eğlence değerlidir. Sayfa  95

************************************


Mutluluk her şeyden çok, insanlara ve çevreye dostça ilgi duymaya dayanır. Sayfa  96

************************************


Bir şeye düşkünlük ya da ikinci bir meslekle uğraşmak, mutluluğun kaynağı olmayabilir, ama katı gerçekleri ve katlanılması güç acıları unutmanın bir yoludur. Mutluluk her şeyden çok, insanlara ve çevreye dostça ilgi duymaya dayanır. Sayfa  96

************************************


Mutluluğun sırrı şudur: İlgilerinizi olabildiğince genişletin; sizi ilgilendiren şeylere karşı tepkilerinizin düşmanca değil, olabildiğince dostça olmasına bakın. Sayfa  97

************************************

Bir insan ne kadar çok şeye ilgi duyarsa, o kadar çok mutlu olma olanağına kavuşur ve o derece az kaderin insafına bağlı olur, çünkü bu ilgilerden birini yitirecek olsa, bir diğerine yönelebilir. Hayat her şeye ilgi beslenemeyecek kadar kısadır ama günlerimizi dolduracak kadar çok şeyle ilgilenmemiz iyi olur. Sayfa  99


************************************

Sevgiyi iyilik yaparak satın almaya çalışan, karşılaştığı değerbilmezlik sonucunda hayal kırıklığına uğrar. Sayfa  108


************************************


Anne-babalar, kızları üzerindeki ekonomik egemenliklerini yitireli beri, onlara ahlak konularında karışmakta daha çekimser davranır olmuşlardır; azarlamaya boyun eğmeyecek birisini azarlamakta pek yarar yoktur. Sayfa  116

************************************


Ama daha başlangıçtan itibaren çocuğa egemen olma duygusuyla onun iyiliğini isteme duygusu arasında çatışma başlar, çünkü her ne kadar çocuk üzerinde egemenlik kurma isteği bir dereceye kadar "eşyanın doğası gereği"yse de, bir yandan da çocuğun en kısa zamanda birçok bakımdan kendi başma hareket etmeyi öğrenmesi gerekir, bu da anne-babanın egemen olma içgüdüsüyle çelişir. Bazı anne-babalar bu çatışmayı hiç fark etmezler ve çocuk isyan edinceye değin baskılarına devam ederler. Bazılarıysa fark eder ve böylece kendilerini çatışan duygular arasında bulurlar. Sayfa  125

************************************


modern dünyada annelik-babalık zevkini tam olarak tadabilenler, çocuklarına yürekten saygı duyanlardır. Çünkü onlar için egemen olma isteğini susturma diye bir şey yoktur ve çocuklar kendi başlarına buyruk hale geldikleri zaman, despot anne-babalar gibi hayal kırıklığına uğramazlar. Üstelik bu davranışı benimsemiş bir anne-babanın duyduğu hoşnutluk, despotun çocuğuna egemen olmaktan aldığı zevkten büyüktür. Sayfa  127

************************************


Bir anne, çocuğunu ne kadar çok severse sevsin, ona dört işlemi öğretmemelidir. Eğitimi çocuklar annelerinden değil, eğitimcilerden almalılar. Kuşkusuz bazı şeyleri anneler en iyi yaparlar, ama çocuk büyüdükçe birçok konuda uzmanların yardımına gereksinimi olacaktır. Eğer bu gerçek herkes tarafından kabul edilmiş olsaydı, anneler yetenekleri dışmda olan bıktırıcı bir sürü işten kurtarılmış olurlardı. Sayfa  127

************************************

Boş zamanları akıllıca doldurabilmek, uygarlığın son basamağıdır ve günümüzde pek az kimse bu basamağa ulaşmış durumdadır. Üstelik seçme işi de kendi başma bıktıncı ve yorucudur. Olağanüstü bir karar verme yetisine sahip olanlar dışında, insanların çoğu, emirler sert olmamak koşuluyla, kendilerine ne yapacaklarının bildirilmesinden hoşlanırlar. Aylak zenginlerin çoğu, ağır ve yorucu işlerden kurtulmuş olmanın bedelini anlatılamaz bir can sıkıntısıyla öder. Ya Afrika'da yırtıcı hayvan avma çıkar ya da dünya çevresinde uçarak oyalanırlar, ama bu şekilde eğlenenlerin sayısı, hele gençlik geride kaldıktan sonra, pek azdır. Bu nedenle, zengin erkeklerin akıllı olanları, yoksullar kadar çok çalışır; varlıklı kadınlar ise çoğunlukla, dünyayı yerinden oynatacak kadar önemli olduğuna inandıkları bir sürü önemsiz şeyle oyalanırlar. Sayfa  129

************************************


Tutuculuğa kapılmamak için, insanın hayatı ve evrendeki yeri hakkında geniş bir görüşe sahip olmaktan daha iyi bir koruyucu yoktur. Sayfa  139 

************************************


Herhangi ciddi bir başarı sağlama umudunu yitirecek derecede yenilgiye uğrayan birisi, umutsuzluktan ileri gelen kabullenmeyi öğrenip benimsemiş olabilir; o zaman da bütün ciddi girişimleri bir yana bırakır. Umutsuzluğunu dinsel deyimlerle ya da "İnsanın gerçek işi kabullenmedir" öğretisiyle gizleyebilir, ama iş yenilgisini ne şekilde maskelemeye çalışırsa çalışsın, o artık gerçekten hiçbir işe yaramayan mutsuz bir insandır. Sayfa  146

**************************


Bıraksak hayatımızın çok büyük bir bölümünü kaplayacak küçük dertler vardır ki, bazıları bunlara da katlanamaz. Bir treni kaçırdıkları zaman çileden çıkarlar, yemekleri iyi pişmemişse tepeleri atar, şöminenin tütmesi durumunda umutsuzluğa kapılırlar, temizleyicideki giysileri zamanında gelmeyince esnaf takımının tümünden öç alacaklarına yemin ederler. Bu gibi insanların böyle önemsiz aksaklıklar için harcadıktan enerji uygun bir biçimde kullanılsaydı, imparatorluklar kurmaya ve tekrar parçalamaya yeterdi. Akıllı olan, hizmetçinin almadığı tozu, aşçının pişirmediği patatesi, çöpçünün süpürmediği çöpleri görmez. Zamanı varsa bunları düzeltmek için gerekeni yapmaz demek istemiyorum. Yalnızca bunlar yüzünden soğukkanlılığını yitirmez demek istiyorum. Üzüntü, endişe ve öfke hiçbir işe yaramayan duygulardır. Bunlara kendilerini fazla kaptıranların sözünü ettiğimiz kabullenme olmadan bunların üstesinden gelebilecekleri şüphelidir. Sayfa  147

**************************


22 Aralık 2022 Perşembe

kültüristanbul: İllias (İlyada) Seminerleri-Defterleri- Notları

kültüristanbul: İllias (İlyada) Seminerleri-Defterleri- Notları:  Yaklaşık 2.5 yıldır süren İllias Okumaları başlıklı seminer dizisi 65 yayın ve 100 saate yakın kayıt ile sona erdi. İÜ Eski Yunan Dili Bölü...

2 Aralık 2022 Cuma

RÜYA (HOLM) - EMEL

 


RÜYA (HOLM) - EMEL

Ah, kapatabilseydim gözlerimi, Ah kapatabilseydim de hayallerim tutsaydı ellerimden Tutup kanatlandırsaydı beni. Yücelir, yücelir, süzülürdüm gökyüzünde. Unuturdum acılarımı Hayalimde seyahat edebilseydim eğer, Evler kurardım, geceden yana hatıralarla dolu evler Aşkın ve umudun yeşereceği yerler Acılarım silinirdi dinerdi birer birer Ah, şu dünyada insanlar görürsün ah insanlar, Baskılarla ezilen, sefalet içinde acılarla kıvranan Her şeyi yok eden acı bir gerçeklikte kahrolan… Kahrolmuş, yıkılmış permeperişan Bu dünyada zalimlerin sarayları daha yüksek görünür her şeyden, Binlerce hayali yıkan, umudu söndüren sarayları zalimliğin Bu dünyada karanlık ve bencillik kaplar yüreğini herkesin.

Tercüme: Nazif Özaslan

6 Ağustos 2021 Cuma

Ağır Ölüm, Pablo Neruda

 Ağır ağır ölür alışkanlığının kölesi olanlar,

her gün aynı yoldan yürüyenler,

yürüyüş biçimini hiç değiştirmeyenler,

tanımadıklarıyla konuşmayanlar. 

Ağır ağır ölür tutkudan ve duygulanımdan kaçanlar, 

işlerinde ve sevdalarında mutsuz olup da bu durumu tersine çevirmeyenler,

bir düşü gerçekleştirmek adına kesinlik yerine belirsizliğe kalkışmayanlar, 

hayatlarında bir kez bile mantıklı bir öğüde aldırış etmeyenler. 


Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar, 

okumayanlar, müzik dinlemeyenler, 

gönlünde incelik barındırmayanlar. 

Ağır ağır ölür ne kadar şanssız oldukları ve

sürekli yağan yağmur hakkında bütün hayatlarınca yakınanlar, 

daha bir işe koyulmadan o işten el çekenler, 

bilmedikleri şeyler hakkında soru sormayanlar, 

bildikleri şeyler hakkındaki soruları yanıtlamayanlar. 


Deneyelim ve kaçınalım küçük dozdaki ölümlerden,

anımsayalım her zaman: 

yaşıyor olmak yalnızca nefes alıp vermekten çok daha büyük bir çabayı gerektirir. 

Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına.

Pablo NERUDA

Vahşiler. Barbarlar ve Uygarlık, Jack Weatherford

 

Dünya tarihinde kültürel gruplar arası mücadelelerde zafer kazananlar genellikle “uygar" ünvanını kaparken yenilenler vahşiler, barbarlar, kâfirler ya da putperestler olma damgasını yer. Son yıllarda akademisyenler ve gazeteciler etnik gruplar, halk geleneği ya da ulusal azınlıklar gibi sözcükler kullanarak terminolojiyi yumuşattılar, ama geleneksel olarak dünya uygarlıklarının anaakımının dışında kalan bu öteki insanlar için doğru terimi hiçbir zaman tam olarak bulamadık. 

Şehirli insanlar, çevrelerindeki bölgelerin kaynaklarına ihtiyaç duymadıkları zaman bile, eğlence ve dinlenme adına çevrelerindeki dünyayı yok etmek için gene de yeni yollar bulurlar. Antik atalarının yaşama koşullarından çok daha farklı bir kentin hiç doğal olmayan ortamında yaşayan uygar insanlar doğa anlayışlarını kaybetmiştir ve insanlar anlamadıkları şeylere nadiren değer verirler. 

Modern dünyanın huzursuzluk, normalden sapma ya da çeşitliliğe hoşgörüsü azdı; belirli bir toplumsal sisteme uyan tektip bir nüfus talep ediyordu. Bu topluma uyamayan kadınlarla erkekler kendilerini İngiliz tutuklular gibi zorla sürgüne gönderilmiş buldular ya da Tazmanya aborjinleri gibi imhayla karşı karşıya kaldılar. 


29 Nisan 2021 Perşembe

Verimlilik ve Yaratcılık Üzerine Notlar

 

v  Günün ilk saatleri önemli! Nasıl başlarsan öyle devam eder!

v  Aktivelerin önemi işin tanımına göre değişir. Aktiviteler önemli ve daha öz önemli olarak belirlenmelidir. Bir akademisyen için bilimsel çalışmalarıdır (tez, makale, proje vs.)

v  Önemli aktivitelerin illaki iş ile ilgili olması gerekmez. Örneğin spor, egzersiz yapmak çok önemlidir. Ya da bir öğrenci için yabancı dil ve programlama öğrenmek, kitap okumak gibi.

v  Önemli işleri günün ilk saatinde yapmaya başlarsan devamında 2., 3. ve 4. saatlerde de kendini aynı işleri yaparken bulursun.

v  Genelde 9-5 çalışan insanlar mesai saatleri içerisinde yapamadıkları işleri mesaiden önce veya sonra yaparlar. Ama mesai sonrası çalışırken enerji düşük olabilir.

v  DÜŞÜK ÖNEMDE İŞLERİ ACIMASIZCA AZALT-ORTADAN KALDIR. Gereksiz işlerle uğraşmak (sosyal medya, haber okumak vs.) beyni çok yorar, çok iş yapmış gibi hissedersin FAKAT GÜNÜN SONUNDA HİÇBİR İŞ YAPMAMIŞ OLURSUN.

Çalışırken:

o   Akıllı telefonla daha az zaman geçir

o   Gazete-haber okuma

o   İletişimi (facebook, twitter, email) kapat

"for success in life turn things off" (Srinivas Rao)

Neyi Kapatalım:

o   Sosyal medya bildirimlerini kapat!

o   E-mail bildirimlerini kapat!

Telefonda:

o   Sosyal medya uygulamalarını sil!

o   Çalışırken telefonu sessize al!

Bilgisayarda:

o   Çalışırken her zaman laptop kullanmak şart değil.

o   Bilgisayarı kapatıp çalışmayı dene

o   Analog çalışmayı öğren.

o   Başarılı insanlar haftada belirli saatlerini düşünmeye ayırırlar.

v  Etraftaki sesleri kapat-sessizlik

v  Yalnızca sesleri değil etrafındaki insanları da filtrele. Negatif enerji veren insanlardan çok pozitif enerji veren insanlar olsun etrafında.

DERİN ÇALIŞMAK

v  By turnings things of, you will find flow do more deep work, and be more prolific more productive and happier.

v  “Gereksiz şeylerle uğraşmak kendini sabote etmektir. Üretken olmak ve mükemmel çalışmak seni dikkat çekici hale getirir.

v  NE ÇALIŞIRSAN ÇALIŞ “DERİNE İN”

v  İnsan derine inince inanılmaz şeyler görür. Cal Newport

Önemli işler yapan insanların çoğu çalışırken derin çalışanlardır.

Odaklanmada dopamin etkisi

v  Tıkladığın her sayfa, okuduğun her email beyinde dopamin salgısını arttırır ve dopamin bağımlılık yapar. Böylece beynimiz sürekli telefonda-bilgisayarda gazete, twitter, instagram bildirimlerine bakmayı öğrenir. Bundan kurtulmanın yolu gereksiz şeyleri acımasızca azaltmaktır.

v  Derin çalışma (deep work) dopamin etkisi olmaz. Eskilerin tabiriyle nefse hoşgelmez. Bu yüzden başta çok sıkıcı gelebilir.

v  Ama zamanını derin çalışmaya ayırdığında akışa girersin, momentumun artar ve inanılmaz üretken ve bereketli olmaya başlarsın.

v  Çalışmalarda o kadar kaybolursun ki zamanı kaybedersin, zamanın nasıl geçtiğini anlamazsın.

v  Günün sonunda kendini çok iyi hissedersin.

v  Günlük hayatta dikkat dağıtan şeyler artıyor. Derin çalışma daha da nadir hale geliyor. Sonuç olarak derin çalışmanın değeri artıyor.

     ALMAN ÇALIŞMA KÜLTÜRÜ çalışırken gereksiz şeylerle uğraşmamak ve işe odaklanmak konusunda güzel bir örnektir:

v  Almanlar işyerindeyken işle ilgili olmayan hiçbir şey ile uğraşmazlar.

v  İşyerinde çalışma saatlerinde mesai arkadaşlarıyla gevezelik etmezler.

v  Çalışma saatlerinde sosyal medya (facebook, twitter, instagram) kullanmazlar. İşyerinde çalışma saatleri içerisinde şahsi emaillerine dahi bakmazlar.

v  İş arkadaşlarıyla mesafelidirler. İş ile özel hayat arasında keskin bir çizgi vardır.

v  Mesai saatleri dışında yöneticilerin çalışanları araması çok yanlış görülür.


SON OLARAK: Derin çalışma-Yoğunlaşma konusunda, ünlü heykeltraş Rodin'in Avusturyalı ünlü yazar Stefan Zweig'e verdiği tarihi ders ile ilgili yazımı okumak için buraya  tıklayabilirsiniz: